20 Haziran 2015 Cumartesi

Como Gölü ve Bellagio

İsviçre'nin Chur şehrinden bindiğimiz harika Bernina Expresi'nin son durağı Tirano'dan atladık trene Como Gölü'ne geldik, direkt tren yok yanlış anlaşılma olmasın önce Monza'ya geldik, küçük bir aktarma yaptık. Tirano'da ne mi yapıyorduk, kırmızı trenleri seviyorduk, bak linki aşağıda;
Como Gölü, İtalya'nın en büyük üçüncü gölü, gayet sosyetik bir bölge, Madonna'nın, George Clooney'in daha pek çok ünlünün göl kenarında evi varmış, yok biz hiçbirini görmedik, Clooney'i görsek ne güzel olurdu aslında ama olmadı. Yukarıdan bakınca bildiğin lades kemiğine benziyor, lades kemiğini bilmeyenler için Y harfine benziyor da diyebiliriz, göl kenarında karşılıklı kasabalar var, aynı bu şekilde;
İşte biz bu Y'nin tam ortasındaki, güzel mi güzel Bellagio'da kaldık. Como şehrinden Bellagio'ya gitmek yaklaşık 2 saat sürüyor, tekneyle ferah ferah, harika bir yolculuk. Bizim boğaz turu gibi ya da Adalara gidiyormuşsun gibi, ama tekne çok daha küçük, çok daha sevimli, Bellagio'ya gidene kadar, manzaranın, bizi ısıtan güneşin, saçlarımızda dolanan rüzgarın tadını çıkardık, o sırada haber geldi İstanbul'da fırtına varmış, kar yağıyormuş, güneş bizi ısıtırken bir de keyiflendik, bol bol fotoğraf çektik; 



Böyle küçük küçük yerleşim yerleri var işte gölün her iki tarafında, bu aşağıdaki Urio kasabası, burayı gezmedik, vaktimiz yoktu, eminim sevimlidir ama biz daha güzellerini gezdik :)




Nihayet Bellagio'ya geldik, Bellagio bizi bu manzarayla karşıladı;

Tekneden inince valizlerden kurtulmak için otele gittik, hemen tekneden indiğiniz yerde bir sürü otel var, hepsi de çok güzel görünüyor ama biz biraz manzaralı bir otel tercih etmiştik, tepede, harika bir Como manzarası olan bir otel. Taksiye atladık, kıvrıla kıvrıla, yemyeşil yollardan otele gittik, taksi ücreti fixmiş, nereye gidersen git 10 Euro. Odaya yerleştik manzaraya daldık bir süre; Otelin manzarası bu, çevir kafayı sağa-sola, hep güzelim Como gölü :) 
Bu manzarada kahve içtiğimiz doğrudur, bak bardak da aşağıda, ispatı var yani. 
Oda manzaramız da çok güzeldi doğrusu ;)
Yerleşme ve manzara faslı bitince otelin shuttle'ını kullanarak aşağıya indik tekrar ve Bellagio'yu dolaşmaya başladık, güzel, sevimli, sıcacık bir kasaba, sokaklarda dolaştık.





Bu sokak çok ünlü bir sokakmış, ününü bilmeden fotoğrafı çektim sonra bir sürü kartpostalda, magnette felan bu sokağı görünce; "aha ününü hakediyormuş cidden" dedim, ama görüntü güzel değil mi?
Dolaşmaktan yorulunca göl kenarına oturup Prosecco içtik. Ben bu Prosecco'yu çok sevdim, Kuzey İtalya ve Como aklımda Prosecco tadı ve incecik kadehlerdeki içim zevkiyle kalacak biliyorum.
Yavaş yavaş akşam oldu, karşı kasabaların ışıkları yanmaya başladı, manzaranın ve güzelim prosecco'larımızın tadını iyice çıkardık :)
Ertesi gün, kahvaltıyı yapıp, biraz daha Bellagio'yu gezdik, alışveriş yaptık, ufak tefek hediyelikler aldık, çok değişik aksesuarlar var, eh tasarım ülkesindeyiz olacak o kadar, ucuz değil ama orjinal, eğlenceli şeyler, bakınız alt fotoğraftaki kolyeler :)
El boyaması şarap şişeleri çok güzel görünüyordu ama almadık, pahalıydı, bi daha gidersem alıcam ama cidden güzeldi çünkü;
Bellagio'nun her sokağını gezdiğimizden emin olunca tekneye atlayıp Varenna'ya geçtik, Varenna genel yoruma göre Bellagio'dan sonraki en güzel kasabaymış, hepsini gezmedik o yüzden bilemem ama Varenna da aynı Bellagio gibi sıcak ve sevimliydi;

Tekneden inip, sokakları dolaştık, harika pizzalar yedik :)

Her güzel şeyin bir sonu varmış, keşke olmasa. Dönme vakti geldiğinde Varenna'da tekneden indiğimiz yerden 10-15 dakikalık yürüyüşle bu güzel istasyona geldik, biletçi felan yoktu, biraz panik yaptıktan sonra bileti trende alabileceğimizi öğrenip rahatladık, daha vakit vardı, beklemeye başladık, biz sohbet ederken bizim küçük gezgin en rahat pozisyona geçip, eline telefonu aldı, gören de rota bakıyor sanacak :)
 Vakit gelince bu güzel istasyonla Varenna'ya veda edip Milano'ya doğru yola koyulduk.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder