30 Ocak 2015 Cuma

Grafiti ve Karaköy Sokakları


Hani bazı mekanlar vardır, bir yanıyla buram buram tarih kokar, yaşlıdır, görmüş geçirmiş olmanın ağırlığı, durgunluğu vardır üstünde, eskidir ama öyle artık kullanılamayacak eskilerden değil "antika" eskilerdendir, diğer yanı ise nasıl desem kıpır kıpırdır, bir tazelik, bir dinamiklik vardır üstünde, bir anda, bir köşeyi dönersiniz ve sizi şaşırtacak sürpriz oradadır, neşeyle size göz kırpıyordur. Kendinizi mutlu hissedersiniz sonra :)
Karaköy benim için tam da böyle bir mekan, Anadolu yakasında çalışan ve oturan bir insan olarak Karaköy'e genelde motorla giderim, caaanım Kadıköy'den Karaköy-Eminönü motorlarına atlar, önce yıllara, yangınlara, rantlara meydan okuyan, dimdik duran, muhteşem Haydarpaşa'ya selam çakarım en güzelinden, yol boyunca martılar eşlik eder bana, motor denize bembeyaz köpükler bırakarak ilerler, belki de yolun kendisi Karaköy'den daha güzel diye düşünürüm bazen.




Uzaktaki gökdelenler çarpar gözüme, çarpık yapılaşmasıyla boğaz şeridine bakarım biraz da hüzünle. Tam da bu sırada kendine özgü kubbesiyle taaa Cenevizlilerden yadigar Galata kulesi merhaba der bana, motor yılların Galata köprüsünün altından geçer, bazen önce Eminönü'ne, bazen önce Karaköy'e yanaşır.



Karaköy'e iner inmez balıkçılar karşılar bizi, her gelişimde balık yemek ister canım, şöyle dostlarla, dostların o tadına doyulamayan sohbetleriyle. Balıkçıların sonuna kadar gittiniz mi bilmem ama vaktiniz varsa gidin, çok güzel mekanlar var, "Altın boynuz" manzarasıyla balığınızı yeyip, bu zaman zaman hepimizi çok yoran kadim şehrin tadını çıkarın bence.

Sahilden yukarıya kadar eskilerin zanaatkarlarının irili, ufaklı dükkanları vardır ara sokaklarda, çaycılar ellerinde nasıl dökmeden taşıyabildiklerini bir türlü çözemediğim sallanan tepsiyle çay taşırlar esnafa, tatlı bir atışma vardır esnaf arasında, birbirlerine takıldıklarını duyarsınız sokaklarda dolaşırken, demirciler, dökümcüler, kaynakçılar, hırdavatçılar, ustalar, çıraklar...


İşte bu ara sokaklarda, bu küçük dükkanların kepenklerinde, duvarlarında, uygun olan her boşlukta bir sokak sanatı büyüyor bir süredir, büyürken insanları da büyülüyor ve büyülemeye de devam edecek gibi görünüyor; Graffiti.





Graffiti 1980'lerden beri tüm dünyada yükseliş içinde, tabii ki Türkiye'de bu yükseliş Avrupa ya da Amerika gibi hızlı olmadı, Graffiti sanatçıları yakalanmaları durumunda, neredeyse terörle mücadele kapsamında değerlendirildikleri için oldukça riskliydi. Bu yaklaşım yıllar içinde törpülendi ve şu an pek çok şehirde bu sıra dışı sanat çalışmalarını görebiliyoruz.
Karaköy'ün yıllanmış, tarihi sokaklarının içinde neredeyse her sokakta karşımıza çıkan graffiti örnekleri hem kendine hayran bırakırken hem de geçmişle geleceğin bu kadar tuhaf bir şekilde yan yana durmaları bizi şaşırtıyor...










Karaköy yıllardır bir değişim içinde, şu an bu değişim hızlanmış durumda belki bu hızlanmada graffitinin ve sanatçılarının Karaköy'ü çok sevmiş olmasının da bir payı vardır bilmiyorum. Karaköy her geçen gün yenileri eklenen design kafeler, sanat galerileri, tasarım ofisleri, barlar, restaurantlarla yeni bir çehreye kavuşuyor hızla.
Bu arada o kadar güzel kafeler ve barlar var ki, haftasonu boş yer bulmak neredeyse imkansız ama boş bile olsa insan hangisine gideceğini şaşırıyor.

Tabii ki Karaköy sokaklarında şiir de var çünkü artık #şiirsokakta keşke şiir her zaman, her yerde olsa, insanların kalbinde mesela...


Karaköy'deki bu değişimin sonucunda, çok kısa bir süre sonra belki de zanaatkarlar, küçük dükkanlarıyla Karaköy'de olmayacaklar ve Karaköy barları, kafeleri, sanat merkezleriyle tamamen turistik bir mekan olarak tarihte iz bırakmaya devam edecek. O yüzden yolunuz düşmese de düşürün ve Karaköy'ün bu halini de belleğinizin derinlerine atın çünkü bu hali görülecek ve hissedilecek kadar değerli.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder